Sunay Akın’a hollanda izlenimleri
(gecikmiş yol şiirleri)
8 aralık 2004 çarşamba
programa göre heyetle birlikte
kanalda geziye çıkılacak yazıyor
bizi bekleyen minibüse binerek
istasyon caddesini boyunca gidip
limandaki mendireğe dönüyoruz
kiralanan olan tekneye biniyoruz
tekne ani bir manevra yaparak
kanal yönünde yavaşça ilerliyor
hava soğuk olduğundan olabilir
aldıkları kapalı bölümde oturup
akan kanal trafiğini izliyoruz
1600’lü yılların yapımı üç direkli
meşhur amsterdam kadırgalarıyla
ticaretlerine başlayan hollandalı’lar
o günlerin anısına aynısını yaparak
müze niyetine kanala bırakmışlar
kapaklar açık topları atışa hazır
savaş sonu mürettebat toplanmış
ön güvertede zafer kutlayacaklar
sanki böylesi hava oluşturmuşlar
oysa tekne bağlama halkalarına
şimdi ördek yavruları yanaşıyor
lokanta veya eve dönüşen tekneler
büroya dönüşen kömür mavnaları
apolyon’un bir zamanlar
kaldığı söylenen konak
kıyıda kaldırıma parkeden
sayısı binleri bulan bisiklet
köprülerin altından geçişler
hepsi çok güzel tamam da
manzara öksüz kalmaz mı
balık tutanlar olmayınca?
anlatılana bakacak olursak
kanal boyunca yeni evliler
kapı numarası bile verilen
elektiriği hatta suyu olan
ağaç gölgelerinin altında
tekneden bozma evlerinde
yaşayıp gitmekteymişler
küçük kanalda kuğuları seyrederken
gezinin bitmekte olduğu söyleniyor
dubalar üzerindeki çin lokantasında
çubukla pilav yemeği deneyecekmişiz..
uykusuz ve yorgunluğumuz
kıyıya doğru yanaştırılırken
tam da karşımıza nasıl çıkar
kadıköy mendireği üstünde
bir hizaya geçmiş martılar..
geçerken balık satışını gördüm ya
artık tamam nasıl bir alakaysa bu
kumkapı balık pazarı mezadında
ortalığı yıkan pazarlık arasında
tezgah altında erkete bekleyen
tekir kediyim şimdi ben!
uzaklaştık mı hep böyle oluyor
bir fırsatını yakalar yakalamaz
memleket içimi tekmeliyor
çubukla pilav yemeyi beceremedik
yine de en iyisi bizim kaşık dedik
yemek sona erince yollara düştük
amsterdam üniversitesi yanındaki
allara pierson arkeoloji müzesi’ni
ve tapınak yapılarını görecekmişiz
merak arası bir korkuyla izlerken
dışarıya bakan camekan raflarda
gözleri pörtlek vucutlarını arayan
mısır ve yunan’ın heykel başlarını
çanak çömlek ve mutfak aletlerini
bina ve tapınak çizimlerini izliyor
müze gezme işini sonlandırıyoruz
biz otele gideriz deyip indik
dışarısı da pek tekin sayılmaz
kaybolup gitmek isteyenler için
dükkandan bozma küçük kafeler
kuytu yerlerdeki köhne barlar
meraklısına gir de bak kabilinden
çokça aydınlatılmış sex- şhop’lar
rembrand meydanı’na yakın yerde
tuchinski gibi tarih kokan sinemalar
bestecilerin isimlerinin asılı olduğu
concertgebouw benzeri salonlar var
hepsini es geçip yürüyüp gidiyoruz
aslında köylüler arabalarını
bıraksın diye 17 nci yüzyılın
başlarında yapıldığı bilinen
dam square meydanından
bir gösteri dağılmak üzere
bu meydanda neler yok ki
kıraliçenin evlendiği kilise
amsterdam kraliyet sarayı
ikinci dünya savaşında ölen
yurttaşları için dikilen anıt
nieuwe kerk kültür merkezi
meydandaki aslan heykelleri
meydandaki anıtlar diyorum
görüp gelen yığınlar diyorum
gençlerin arasına katılmışlar
insan haklarının çiğnenmesi
konularında düzenmiş olan
protesto gösterisi dağılırken
tavırlarına bakılırsa gençler
sanki biraz büyümüş olarak
güle oynaya gidiyorlar
bizim meydanlarda ise
anayasal bir hak varken
adam gibi protesto yerine
önüne gelenin kışkırttığı
yaptığı yanlışı abarttıkça
kırmadık cam bırakmayan
kinlerini yanlışa odaklayan
sanırsın stadyumda taraftar
niye aklını rüzgara vermiş
yanlışa büyür bu çocuklar
yarın prens bernard toprağa verilecek
bayraklar erkenden yarıya indirilmiş
noelde dükkan içleri yetersiz kalınca
süslenecek ağaçlar dışarıya çıkarılmış
sanatçılara kris pjin’de rastlıyoruz
eski bir dostun eskiden oturduğu
köhne bir yerden geçiyoruz sanki
sanatçı isimleri verilmiş sokaklara
ressam joseph israelcstraat sokağından
peş peşe geçiyor antilli temizlik işçileri
ressam willem marisstrad sokağı’nda ki
temizlenecek yerleri hallettikten sonra
birazdan dağılıp evlerine gideceklermiş
köşebaşlarında faslılar dükkan açmışlar
yazar jacop van lemepstraat’ı geçiyoruz
derken, ikinci yeni’ye demir atan arkadaş
üst perdeden sesleniyor duyarlılığımıza:
bir şiir bir kitabı
bir kitap bir şairi
bir şair bir ekolü
bir ekol de kalkar
bir toplumu kurtarır..
kurtarsın bakalım.. diyoruz da
rotherdam’da bisiklet levhaları
rüzgarı da mı yönlendiriyor ne!
çürümeye terkedilmiş yapraklar
şirketin iskeledeki cam silicileri
duraklara takılan antilli zenciler
diken üzerinde bisiklet hırsızları
sanki önceden bir plan yapmışlar
sonra da zulada yerlerini almışlar
yol bitimin de gördük ki
amsterdam’da her sokak
dam meydanı’na çıkardı
telaşın ismi noel olunca
işler öyle kolay olmuyor
hediyelik eşya almak için
mağaza gezmek istiyoruz
kapıdan ‘kapal’ı diyorlar
bir diğerine gidiyoruz
‘kapatacağız’ diyorlar
biz nerden bilelim
saat 17.30 u vurdu mu
kapanıyormuş mağazalar