yolculuk başlıyor
sabah uyuyakaldın yandın
toparlanması gereken bir mekandır yüzün
uyku, uzunca bir antredir ayakta geçilir
duvarda pili biten saatle alışverişin
hoppalaaa! dedirten telefona kapı zilini eklersin
bir de -çay taÅŸmak üzere’yi ekleyiver
yakınındakiler düÅŸman kesilir
arkanı dönme lavabo dışlar havluları
karacaahmet’te kaykılmış fesli mezar baÅŸlıklarıdır
içi boÅŸalmış diÅŸ macunuyla kafa kafaya
sabahı yeniden yorumlamaya kalkan
boynunu bükmüÅŸ diÅŸ fırçaları
bu sıradan sabah vaktinde
sıradan savılan kahvaltı
babıâli yokuÅŸunda
uçarı bir telaşı doÄŸurur sarı.
sabah, çıkışın olur kendinden
sabah, merdiven sahanlığında ikindi serinliği
hallacın sopasından paçayı kurtarmış
yerçekimiyle inatlaÅŸan bir tüy’sün
evrensel giz adına
lale müldür’ün
dansa davet ettiÄŸi
- bakma ardına
kalk gidelim, diyor
içimdeki bilge rüzgâr
- rüzgâr, emrin olur!
rüzgâr, mola yerinde en arabesk sesiyle
-…turizmin otobüs yolcuları, duyurusudur
yanılıp da girdin helâya,
sifon çekmeyen birilerinin
enkazlarını bırakıp gittiği bu gezegende
tepene yumuşak iniş yapan damlacıklar
hangi galaksinin boÅŸta gezen meteorudurlar ?
üÅŸümüÅŸ bir yerlerinle diyelim çıktın helâdan
terminalde ilgini çekmeyi bir türlü beceremeyen
bir varsayıma göre altı ay ömrü kalmış çocuklar
kim bilir hangi izbede tinere kurban giden
bir gariban kim bilir’den yadigâr
boya sandıklarını
tırısa kaldıran
fırça takırtısıdırlar .
rüzgâr, bu bölümde
uzak bir kente indiriliÅŸin
pahalıya çıkan belgeseli olur
diyelim ki maraÅŸ’tır
günlerden cumartesidir
selçuk matbaası’ndan çıkmıştır kafka
arkasından mustafa pınarbaşı girmiştir
sipariÅŸler hep bugüne mi denk gelmiÅŸtir:
- haftaya düÄŸünüm var
davetiyemi basın bu da parası! diyen
ve her hafta düÄŸününü erteleyen behlül ali.
bir de evliya durağında sesi çekilip gidince
midesine konuÅŸmayı öÄŸreten durdu dayı.
bir de fırça takırtıları
bir de şair ıslatan yağmur,
yaÄŸmur altında maraÅŸ güllük gülistan
cumartesi. yer aynı yer saat aynı saat
bu filmi görmediniz kaçırmayın
yer gösteren biri nasılsa bulunur