ulukışla garı
​
yaÅŸlı hangarın önünde
vagonlar silme kömür yüklü
traverslerin komşuluğundan usanmış
akasyaların gerisinde ömür tüketen
sarıya hükümlü demiryolcu evleri
duruÅŸlarını hiç beÄŸenmedim
tepelerine çöken sisi atlatabilirse
sanki vagonları çekip götürmeye niyetli
​
raylara kulağını yatıran çimenler
uzaktan tren rötarlarını kapmış
istasyon saati hırsından ölse
varış saatini bildirmeyecekler
emektar makasçının kasıkları
abanıp zorluyor rayları
her kompartman geçiÅŸinde deprem
her seferinde buharaltı
ellerini selama kaldırıyor
kaldırdığı romatizmasıdır
​
kollarında kucaklaşmalar
geciken mektup balyaları
​
sanki tünele girdik!
​
zifiri bir karanlıkta gidiyoruz
ne ay ne yıldızlar
hemen yanıbaşımızda
her takırtıda biraz daha yükselen
yağmur altında pasa durunca
körelen eski bir testere gibi
fırlatılıp atılan toroslar
tepemize devrilmekten
son anda vazgeçip
misafirliÄŸimize hürmeten
ÅŸekerpınar heyelan bölgesinde
önünü ilikleyip kenara çekiliyorlar
sarsıntının yardımıyla
ben de kenara çekiyorum
kendimi
[! ]
asıl dağ yanımdaki..
​
mübarek
ısıttığı yeri benimsemiş
külahta maraÅŸ dondurması sanki
​
gözümü bir açtım patika!
​
patikanın gözden kaybolduÄŸu
tepenin arkasında
'ne olabilir'in merakı
açıyor uykularımı
uykumu kaçırdığınız bu yerde
söyleyin ne iÅŸiniz var
bak gelirsem
çıtır çıtır yerim sizi
hangi yaÄŸlıboyadan çıktınız kavaklar
​
sonunda yavaÅŸlayarak durduk
karşı peronda duran tren
duruÅŸunu götürdü iyi ki de götürdü
birden buluttan mı çıktı güneÅŸ
duvarlar elini yüzünü mü yıkamış
yan kompartmandan al sana bir türkü:
​
- tiiiiirene bindim deee
tiren sallandııııııııı
​
ve çat kapı sen
ve her neredeysen
ve her ne haldeysen
/bu ve'ler yakamı bırakmayacak
kısaca nerede olursan ol
baÄŸda çöküp yanıma oturmuÅŸsun
başının ağırlığıdır omuzumdaki
beni başka yerde aramayın
yoklamada tutmayan rakam
ben çalıların arkasındaki
​
kavaklar
baÅŸka iÅŸiniz
yok muydu sizin